Ana içeriğe atla

Uyuşturucu ile mücadele sadece ‘asayiş’ sorununa indirgenerek çözülür mü?

Yapılan bilimsel çalışmalar ve yayımlanan 2021 Türkiye uyuşturucu raporu verileri, madde kullanımı ile ilişkili sorunların hızla artarak devam ettiğini ortaya koymaktadır. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise uyuşturucu ile mücadeleyi sadece asayiş sorununa indirgeyerek daha önce de önerdiği yöntemi en son AKP Kütahya il toplantısında yaptığı konuşmada şu şekilde ifade etmiştir: ‘’ Tekrar söylüyorum, emniyet güçlerimize tekrar talimat veriyorum: Uyuşturucu satıcısını bulduğunuz an ayaklarını kırın’’.

Oysa uyuşturucu ile mücadele salt bir asayiş sorununa indirgenemez, bütüncül ve toplumsal yaklaşım gerekmektedir.

O halde bilimsel gerçekleri konuşalım ve soralım!

Madde kullanımı ve madde kullanımına bağlı sorunlar son yıllarda neden bu kadar artmaktadır?

Düşük eğitim seviyesi, işsizlik, borçlanma, göç, fuhuş ve şiddet madde kullanımını tetikleyen faktörler arasında yer almakta ve son yıllarda bu faktörler hızla artmaktadır.

                                                  Sosyal dışlanma ve Madde kullanımı

 

İçişleri Bakanına hatırlatıyoruz;

·         Uyuşturucu ile mücadele;

·          Arz azaltımı alanı dışında kalan talep ve zarar azaltımı alanlarına yönelik hedef ve bu hedeflere ilişkin faaliyetlerin oluşturulmasında yeterli düzeyde çaba ve bütünsel bir mücadele stratejisi oluşturmakla,

·         Madde kullanımını tetikleyen faktörlerin minimalize edilmesiyle,

·         Madde kullanımını ve madde kullanımına bağlı ortaya çıkan problemleri ortadan kaldırmak ancak bu sorunu çağımızın ciddi bir halk sağlığı sorunu olarak ele alıp uzun vadeli ve kalıcı devlet politikaları geliştirmek, gerekli önleme ve tedavi programları üretmekle mümkündür.                         

             Meseleyi salt bir asayiş sorununa indirgeyip “bacak kırmakla” çözmek mümkün değildir.

Türkiye’de madde bağımlılığı tedavi merkezleri sayısı giderek artmaktadır.

Son 10 yılda; Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi ve Eğitim Merkezlerinin sayı ve yatak kapasitelerinin artırılmasına rağmen artan hasta talebini karşılayamamaktadır.

 


Türkiye’de uyuşturucu bağımlılığı tedavisi gerçekleştiren kurumlar; • Sağlık Bakanlığı’na bağlı devlet hastaneleri, • Üniversitelere bağlı tıp fakültesi psikiyatri klinikleri, • Sağlık Bakanlığı hastaneleri ile irtibatlı üniversite hastaneleri ve bazı özel hastanelerdir.

Türkiye’de uyuşturucu madde bağımlılığı tedavisi ayaktan ve yatarak tedavi olarak sunulmakta olup, 2020 yılı sonu itibariyle 133 uyuşturucu madde bağımlılığı tedavi merkezi bulunmaktadır. 55 merkezde hem ayaktan hem yatarak, 78 merkezde ise sadece ayaktan tedavi hizmeti yürütülmektedir. 2020 yılı sonu itibariyle tedavi merkezlerinin toplam yatak kapasitesi 1.279’dur. 81 ilimizin 78’inde en az bir bağımlılık tedavi merkezi bulunmaktadır. (Ağrı, Gümüşhane ve Muş illerinde tedavi merkezi bulunmamaktadır.)

 Tedavi Gören Kişilerin Çalışma Durumlarının Dağılımı (%)


Madde kullanım sorunu toplumun tüm kesimini etkilemekle birlikte işsiz/yoksul kesimini daha çok etkilemektedir. 2020 yılında tedavi gören kişilerin iş durumlarına göre incelendiğinde; • %17,6’sının işsiz olduğu, • %44,1’inin düzenli bir işinin olmadığı, • %33,1’inin düzenli bir işi olduğu, • %4’ünün öğrenci olduğu görülmüştür

    Eğitim ve öğretim düzeyi düştükçe madde kullanım/bağımlılık sorunu artmaktadır. 



2020 yılında tedavi gören hastaların eğitim durumları incelendiğinde; • %1,7’sinin hiç okula gitmediği, • %91’inin 1-8 yıl eğitim aldığı, • %7,3’ünün 9-12 yıl eğitim aldığı görülmüştür

Uyuşturucu madde bağlantılı suçlardan dolayı ceza infaz kurumlarında bulunanların hükümlü ve tutuklu sayısı her yıl artmaktadır.


Adalet Bakanlığı verilerine göre Türkiye genelinde 2020 yılı itibariyle 366 ceza infaz kurumu bulunmaktadır. Bu kurumlarda bulunan toplam hükümlü ve tutuklu sayısı 266.831 olup uyuşturucu madde bağlantılı suçlardan dolayı ise 85.484 hükümlü ve tutuklu bulunmaktadır. 2019 yılında Türkiye’de uyuşturucu madde bağlantılı suçlardan dolayı ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlü ve tutuklular oranı %27,97 iken 2020 yılında bu oran %32’ye yükselmiştir.

ÖZETLE;

·         Eğitim seviyesinin düşmesi, işsizliğin artması, vatandaşların yaşamlarını borçla döndürmeye çalışması, ülkemize gelen göçmen sayısının hızla artması, fuhuş ve şiddet olaylarında meydana gelen artışlar madde kullanımını tetiklemektedir.

·         Madde kullanmaya başlama yaşının giderek düştüğü ve gençlerde madde kullanma sıklığının giderek arttığı görülmektedir.

·         Madde kullanımı ve bağımlılığı toplumun tüm kesimlerini etkilemekle birlikte işsiz/yoksulları daha çok etkilemektedir. Eğitim ve öğretim düzeyi düştükçe madde kullanım sorunu olanların sayısı da artmaktadır.

·         Toplumsal sahiplenme olmaksızın bağımlılıkla mücadele kısmi amaçlarla ve sınırlı araç ve gereçlerle yürütülen bir çabaya dönüşmekte, bağımlılık sorunu ve sonuçları büyük ölçüde bağımlıların ve bunların ailelerinin yaşadıkları ve katlandıkları bir sorun haline gelmektedir.

·         Madde bağımlılarının, tedavi sonrası sosyal rehabilitasyon aşaması yeterince  takip edilmediğinden, tekrar kısa sürede madde kullanmaya başladıkları belirtilmektedir.

 

Bu alana ilişkin yapılan bilimsel çalışmalarda belirtilen önerileri dikkate almadan, ergen ve genç erişkinlere yönelik bir planlama yapılmadan, eğitim sistemini bilimsel ve nitelikli hale getirmeden, yoksulluk ve işsizliğe karşı mücadele edilmeden salt arzı azaltıcı güvenlikçi yöntemlerle olumlu bir sonuç almak maalesef pek mümkün olamayacaktır.

Esasen bir halk sağlığı sorunu olan madde kullanımı/ bağımlılığı İçişleri Bakanı tarafından salt bir’ ’asayiş’’ sorununa indirgendiği sürece, hangi ‘’ bacak kırma eylem planı’’ uygulanırsa uygulansın önümüzdeki yıllarda madde kullanımı ve bağımlılığı toplumun tüm kesimlerini etkilemeye devam edecektir.

Tüm bunların ışığında ülkemizin bağımlılık politikalarının çağımız koşullarına uygun olarak oluşturulmasına ve ilgili tüm kurum ve kuruluşların sorumluluklarını ciddiyetle ele almalarına ihtiyaç olduğu bir kez daha görülmektedir.

 

         Madde kullanımı/bağımlılığı bir suç değil tedavi edilebilen ciddi bir halk sağlığı sorunudur!

                        Dr. Ergün DEMİR                                      Dr. Güray KILIÇ

Kaynaklar;

ü  Türkiye Uyuşturucu Raporu -2021.

ü  http://www.narkotik.pol.tr/kurumlar/narkotik.pol.tr/TUB%C4%B0M/2021-Turkiye-Uyusturucu-Raporu.pdf

ü  Devlet Denetleme Kurulunun ‘’Madde ve diğer bağımlılıklar ile mücadele kapasitesinin değerlendirilmesi’’     Araştırma ve inceleme raporu.

ü  https://www.muharrembalci.com/hukukdunyasi/alintilar/370.pdf

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Emekli hekim maaşları arasında sosyal güvenlik kurumu kaynaklı ayrımcılık son bulsun!

  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bütçe, Kesin Hesap, Sayıştay Raporu 11.11.2022 Cuma günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecek. Görüşme öncesi Sayın Bakan Vedat Bilgine binlerce emekli hekim adına; Emekli hekim maaşları (4a/4b/4c statüsündeki) arasındaki uçurumun kapatılması ve sadece 4c’lı (Sağlık Bakanlığı) hekimlere yapılan ek ödeme düzenlemesinin tüm emekli hekimleri kapsaması, çalışan emekli hekimlere ek ödemenin kesilmemesi taleplerini iletiyoruz. Emekli hekimler arasında emekli olduğu sosyal güvenlik kurumuna göre emekli maaşları arasındaki farklılıklar bulunmaktadır. Emekli Sandığı, BAĞ-KUR ve SSK’ dan emekli olan hekimlerin emekli maaşları arasında büyük farklılıklar vardır.  SSK ve BAĞ-KUR’dan emekli olan hekimlerin Emekli Sandığından emekli olan hekimlere göre maaşları son derecede düşüktür. Bunun da en önemli nedeni emekli hekimlere ödenen ek ödemenin SSK ve BAĞ-KUR’dan emekli olan hekimlere ödenmemesidir. Emekli Sandığı emeklisi hekimlerin e...

KANSER TEDAVİSİ İÇİN İLAVE ÜCRET ALINABİLİR Mİ?

  Kanser hastalarından alınan ilave ücret sağlık hizmetine erişimlerini kısıtlamaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu il müdürlükleri şahıs ödemeleri bölümüne iletilen dilekçelerin büyük bir çoğunluğunu ö zel sağlık kurum ve kuruluşlarında özellikle kanser hastalarının başvurularında alınan ilave ücretler ve tedavi için ek olarak önerilen endikasyon dışı ilaç kullanım durumunda ilaç bedellerinin ödenmemesi oluşturmaktadır. Ayrıca acil servise müracaat eden hastalardan ilave ücret alınması da şikayet başvuruları arasında ön sırada gelmektedir. İlave ücret alınması 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu 73. Maddesi gereği ve Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği’nin 1.9.1 maddesi uyarınca Kurumla sözleşmeli; vakıf üniversiteleri ile özel sağlık kurum ve kuruluşlarınca; Kurumca belirlenmiş sağlık hizmetleri bedelinin %200’ünü geçmemek kaydıyla kişilerden ilave ücret alınabilmektedir. Tüm sağlık hizmetlerinin sunumuna ilişkin olarak SGK tarafından ...

EMEKLİLERE MAAŞ ve İKRAMİYE ARTIŞI İÇİN SGK BÜTÇESİNDE YETERLİ KAYNAK VARMIŞ!

  Artık yeter! 15 Milyon 207 Bin 787 emekli ve hak sahibini oyalamaktan vazgeçin. Milyonlarca emekli ve hak sahibi asgari ücretin çok altında aylık ve gelir ile yaşamını sürdürmek zorunda; öte yandan düşük gelir nedeniyle emeklilerin neredeyse yarısı ya çalışmakta ya da iş aramakta. Aylardır emekli maaş ve ikramiyesine artış yapmamak için Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesinin yetersizliği ve mali disiplininin korunmasını öne sürülmekte; Kasım-Aralık ayı olmadı, yeni yıl başında artış yapacağız diyerek milyonlarca emekli oyalanmaya çalışılmaktadır. Oysa SGK 2022 Yılı Sayıştay Denetim Raporuna göre emekli aylıklarını ve sağlık giderlerini karşılayan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun gelirleri giderlerini karşılamakta hatta fazla vermektedir. SGK neyi gizlemeye çalışıyor?  Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, 2022 Yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporu nda 2022 yılı bütçesi ve gelir – gider tablosu  sonuçlarına göre, 2022 yılı bütçe gideri toplamı 1.032.718.600.200,39 TL’dir. Ne...