23/7/ 2019 tarihli ve 30840 mükerrer sayılı Resmi Gazete ’de
yayımlanan On Birinci Kalkınma Planında Sağlık ve Sosyal Güvenlik üzerine bir
değerlendirme
11.Kalkınma Planında sağlık
ile sosyal güvenliği birlikte değerlendirmek gerekmektedir. Çünkü
Sosyal
Güvenlik Kurumu ( SGK) vatandaşların hastalık, işsizlik, sakatlık, ölüm ve
analık halinde korunmasını sağlamakla, emekli aylıklarını ve sağlık
harcamalarını ödemekle yükümlü en yüksek bütçeli kamu kurumudur.
Vakıf ve
üniversite hastaneleri, Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlar ile özel sağlık
kuruluşlarınca üretilen
sağlık hizmetlerinin tek kamu ‘alıcısı’ Sosyal Güvenlik Kurumudur. Kurum,
finansmanı sağlanacak olan sağlık
hizmetlerinin kapsamını, bedellerini ve hangi usul ve esaslarla ödeme yapacağını
yayımladığı Sağlık Uygulama Tebliği aracılığı ile belirlemektedir.
Kalkınma planı giriş bölümünde; ‘’On Birinci
Kalkınma Planı, bakanlıklar başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarının yanı
sıra toplumumuzun tüm kesimlerinden çok sayıda temsilcinin katkılarıyla katılımcı
bir yaklaşımla hazırlandığı’’ ifadesine rağmen;
11.Kalkınma
Planında Sağlık ve Sosyal Güvenlik ile ilgili belirtilen konu başlık ve
maddeleri incelendiğinde; 2019 yılı Cumhurbaşkanlığı Programı, Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı 2019 Bütçe sunum kitapçığı ve Yeni Ekonomi Programda belirtilen
hususlara bakıldığında, Planın katılımcı bir yaklaşımla hazırlanmadığı kopyala, kes ve
yapıştır şeklinde hazırlandığı görülmektedir.
11.Kalkınma Planında
Sağlık ve Sosyal Güvenlikte Amaç;
Sosyal Güvenlikte; Aktüeryal dengenin gözetilmesi
suretiyle sosyal güvenlik sisteminin
uzun dönemli mali sürdürülebilirliğinin sağlanması,
Sağlıkta; kanıta
dayalı politikalarla desteklenen, kaliteli, güvenilir, etkin, mali açıdan sürdürülebilir bir sağlık hizmet sunumu ile bölgeler arası
dağılımın iyileştirilmesi, fiziki altyapının ve insan
kaynağının niteliğinin artırılması temel amaç olarak belirlenmiştir.
Sosyal Güvenlik Sistemi
mali açıdan ne durumdadır? SGK mali
istatistikleri neden 7 aydır yayımlamamaktadır?
İşsizlik ve yoksulluk ülkemizin en önemli
sorunlarından biri. Bu konuda en önemli resmi veriler SGK istatistik bülteninde
aylık olarak yayımlanır. Ne yazık ki ülkemizin en büyük bütçeli kurumu SGK,
işsizlik, yoksulluk ve istihdamla ilgili en önemli verileri, kayıtlara dayalı
aylık sigortalı, sağlık ve mali istatistikleri 7 aydır yayımlamamaktadır. Bu
konuda İzmir milletvekilleri Murat Bakan ve Kani Beko’nun verdiği soru önergeleri
cevapsız kalmış, BİMER ise verdiği cevapta Kurumun internet sitesinin yenilendiği
için 7 aydır yayımlamadıklarını belirtmiştir.
Geldiğimiz
noktada AKP iktidarı sosyal güvenlik sisteminin mali açıdan sürdürebilirliğinin
sıkıntıda olduğu gerçeği gizlenmeye ve
üzerini örtmeye çalışmaktadır.
2019 SGK aylık istatistik bilgileri yayımlanırsa 2018
verilerinden daha fazla acı tablo görülecektir;
Aktif sigortalı sayısının azalmaya ve prim
borçlarını ödeyemeyenlerin sayısının giderek artmaya,
Aktif/pasif
sigortalı oranının düşmeye,
Gelir -gider dengesinin giderek bozulmaya ve
kurumun daha fazla ‘açık’’ vermeye,
Hiç bir sosyal
güvencesi olmayan kişilerin ve yoksulların sayısının giderek daha fazla artmaya
devam ettiği görülecektir.
Sosyal Güvenlik Kurumunun mali gelir gider dengesi
giderek bozulmakta ve gemi su almaktadır.
Kurumun en önemli finans
kaynağı sigorta ve genel sağlık sigorta primleri ile devlet
katkısı ve faturalı ödemelerin de içinde yer aldığı bütçe transferidir.
Giderlerinin en önemli kısmını ise emekli aylık ve ödenekler ile sağlık
harcamaları oluşturmaktadır.
Aktif sigortalı sayısı azalmakta,
prim borçlarını ödeyemeyenlerin sayısı giderek artmaktadır.
Krizin etkisinin giderek artması ile birlikte
binlerce işyeri kapanmakta, on binlerce işçi işten çıkarılmaktadır. İnsani koşullarda yaşamı
sürdürebilmek için yeterli gelire sahip olamama durumu yani yoksulluk ve
işsizlik giderek artmaktadır. Milyonlarca vatandaş sigorta primlerini
yatıramamakta, prim borçlarının
yeniden yapılandırılarak faizlerinin
silinmesine, 12 -18 ay taksitlendirilmesine rağmen prim borçlarını
ödeyememektedir.
SGK istatistik verilerinde 2008 yılından
itibaren aktif sigortalı sayısı her yıl artarken, ilk kez 2018 yılında
işverenlere her türlü teşvik verilmesine karşın aktif sigortalı sayısı bir
önceki yıla göre azalmıştır.
2017 yılında
kişi bazında 1.95 olan aktif/pasif sigortalı oranı 2018 yılında 1.86’ya
düşmüştür.
Aktif/pasif
sigortalı oranı, sosyal sigortaların en temel göstergesidir ve kapsamla ilgili
bir gösterge olmaktan ziyade sistemin mali dengesi ile ilgilidir. Bir sosyal
güvenlik sisteminin mali bakımdan ayakta durabilmesi için aktif/pasif sigortalı
oranının asgari 4 olması gerekir. SGK istatistik verilerinde 2017 yılında kişi
bazında 1.95 olan aktif/pasif oranı 2018 yılında 1.86’ya düşmüştür.
Aktif-pasif
oranının bu kadar düşük olmasının önemli nedenlerinden biri işsizlik
oranlarıdır. Bu durum, konunun ciddiyetini ortaya koymaktadır.
Sosyal Güvenlik
Kurumuna Bütçeden yapılan transferleri her yıl artmaktadır.
Bütçe
transferlerinin içinde açık ve faturalı ödemeler, devlet katkısı, emeklilere
yapılan ek ödeme, prim teşvikleri, ödeme gücü olmayanların GSS primleri vardır.
AKP dönemi Sosyal Güvenlik
Kurumu’nun gelir- gider arasındaki dengesizlik kronik hale gelmiştir.
SGK'nın resmi verilerinde de
görülmektedir ki; AKP Hükümetleri döneminde (2003-2018) SGK’nın gelir- gideri arasındaki dengesizlik kronik
hale gelmiş ve parmak hesabı ile toplam 317,9
milyar TL ‘açık’ oluşmuştur.
Gelir-gider dengesi, aktif-pasif
oranı, sosyal güvenlik açığının GSYH’ye oranı gibi temel göstergeler sistemin
sürdürebilirliği için her yıl takip edilmesi gereken ve sonuçlarının izlenmesi
gereken aktüeryal hesaplardır.
Gerçek durum
şudur: Rakamlarla
sabit olduğu üzere kriz ve dövizdeki
artışın sonucu olarak yüzlerce işyeri, fabrika kapanmış ve binlerce işçi işten
çıkarılmıştır. Prim
ödeyemeyenlerin sayısının giderek artması ve prim alacaklarının tahsil
edilememesi ile SGK gelir gider dengesi olumsuz etkilemekte ve ‘’açık’’
artmaktadır. Seçim nedeniyle boşaltılan bütçeden Sosyal Güvenlik Kurumuna
yeterli bütçe transferi yapılmasında da zorlanıldığı görülmektedir.
11.Kalkınma
Planında Sosyal Güvenlik Sistemi ve Finansmanı, uygulanacak politika ve
tedbirler olarak;
Denetim uygulamaları; denetimler yoluyla sistem etkinleştirileceği,
Prim tahsilatları artırılacağı, Kayıt dışı istihdam ve kayıt dışı ücretle daha
etkin bir şekilde mücadele edileceği belirtilmiş, 2018 yılında % 82,9 olan
toplam prim tahsilat oranını 2023 yılında %88,1’e çıkarılacağı,
SGK’ya yapılan bütçe transferleri; 2018
yılında % 4 olan SGK’ya yapılan bütçe transferlerinin GSYH’ye oranı 2023
yılında %3,2’ye düşürüleceği
Aktif-Pasif oranı; 2018 yılında dosya bazında 1,73 olan Aktif-Pasif
oranı 2023 yılında 1,90’na çıkarılacağı,
İstihdam; Esnek istihdam imkânlarının artırılması, İstihdam teşviklerine sade ve etkin bir yapıya
kavuşturulacağı,
Esnek çalışma; İşgücü piyasasının ihtiyaçlarına yönelik esnek
çalışma biçimleri etkinleştirilecek ve konuya ilişkin denetimler artırılacağı
belirtilmiş,2018
yılında % 9,9 olan kısmi süreli çalışma oranını 2023 yılında % 15’e çıkarılacağı,
Tamamlayıcı emeklilik; kamu emeklilik
sistemi dışındaki diğer emeklilik sistemlerine katılım teşvik edileceği, tamamlayıcı
emeklilik kurumlarının kapsamı genişletilerek sektör, iş kolu veya meslek
esaslı tamamlayıcı emeklilik kurumlarının güçlendirilmesi sağlanacağı,
İş sağlığı ve güvenliği alanında
yürütülen hizmetlerin nitelik ve verimliliğinin artırılmasına yönelik uygulamalar
hayata geçirileceği,
Kıdem tazminatının kaldırılması; Kıdem tazminatı
reformu! Sosyal tarafların mutabakatıyla gerçekleştirileceği öngörülmüştür.
Her ne kadar
AKP iktidarı kamuoyuna sosyal sigorta kolları ile ilgili olarak efektif kapsam
bakımından gerçekçi olmayan, sanal bir iyilik hali göstermek istese de; kalkınma
planındaki bu tablo sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal denge ve mali
açıdan sürdürülebilir bir mali yapı oluşturmaya yönelik finansal hedeflerinin
aksamaya devam ettiğini göstermektedir. Aktif/pasif sigortalı oranın artmaması
aksine azalması sosyal güvenlik sisteminin mali bakımdan ayakta
durabilmesini zorlaştırmaktadır.
Sağlık Sistemi mali
açıdan ne durumdadır?
Sağlık Bakanlığı’nın ve YÖK’ün “kürek çeken
değil dümen tutan” olacağı iddiası ve özel sağlık sektörü ile rekabete açtığını
iddia ettiği kamu ve üniversite hastanelerini döner sermaye ile döndürmeye
çalışmaktadır. Sağlık
Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçesinin yarısını döner sermaye bütçesi
oluşturmaktadır.
Sağlık Bakanlığı 2019 bütçe sunumunda Sağlık
Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçesi.
Bu rakamlardan da anlaşılmaktadır
ki Sağlık Bakanlığına bağlı kamu sağlık işletmeleri Genel Bütçeden gelen katkı
ile değil, döner sermaye gelirleri ile ayakta durmaya ve kendi yağı ile kavrulmaya
çalışmaktadırlar.
Sayıştay raporu diyor ki;
Döner sermaye ile
döndürülmeye çalışılan kamu ve üniversite hastanelerinde “esasen ortada döndürülen bir sermaye olmadığı
ve mali gücün yetersiz olduğu, çok ciddi bir borç yükü altında bulundukları ve
kısa vadeli borçların karşılanamaz olduğunu ’’ belirtmektedir.
Bugün için
nitelikli ve komplike sağlık hizmetlerinin büyük kısmını veren üniversite
hastaneleri hizmet sundukça ‘’zarar eden’’ ve borçlanan kurumlar haline
getirilmiş, basit ve kısa süren işlemlere ağırlık vermeye yönelmek zorunda
bırakılmıştır.
Gelinen noktada işletmeye dönüştürülen
ve döner sermaye ile döndürülmeye çalışılan kamu ve üniversite hastaneleri, çok ciddi borç yükü altında ve finansal
sürdürülebilirlikleri sıkıntılı olduğu görülmektedir.
11.Kalkınma
Planında Sağlık, uygulanacak politika ve tedbirler olarak;
Birinci basamak sağlık hizmetleri; Performans,
sevk sistemi, aile hekimliği birimi başına düşen
nüfusun azaltılması.
Birinci
basamak sağlık hizmetlerine ‘’ayrılan kaynakların akılcı, etkin ve verimli
kullanılması’ ’ve Birinci basamak sağlık hizmetlerinin ‘’daha fazla
kullanılmasını sağlamak için finansal tedbirler’’ alınacağı ile sevk sisteminin
getirileceğini,
Aile
hekimliği performans sistemi, ‘’ikinci
ve üçüncü basamaklardaki performans sistemiyle entegre’’ bir biçimde,
teşhis ve tedavinin isabetliliği ve hizmet miktarıyla orantılı olarak yeniden
tasarlanacağı,
2018 yılında 3207
olan aile hekimliği birimi başına düşen
nüfusun 2023 yılında 2700’e
düşürüleceği öngörülmüştür.
Bağımlılıkla
mücadele; Bağımlılıkla mücadele alanında yürütülen sağlık hizmetlerine
erişimin kolaylaştırılacağı, bu alandaki faaliyetlerin etkinliği periyodik
olarak izleneceği,
İhtiyaç duyulan insan
kaynağının temini, altyapının kurulması ve cari harcamaların karşılanması
amacıyla bütçe imkânları artırılacağı,
Bu hizmetlerin verildiği
merkezlerin sayısı artırılacak, sunulan hizmetin kalitesi yükseltilecektir.
Zorunlu tedavi kararlarının uygulanabileceği özelleşmiş tedavi merkezlerinin sayısı artırılacağı öngörülmüştür.
Madde kullanımı ve madde kullanımına bağlı sorunlar
son yıllarda neden bu kadar artmaktadır?
Her geçen
yıl madde kullanım yaygınlığının arttığı, madde kullanmaya başlama yaşının
düştüğü ve gençlerde madde kullanım sıklığının giderek yaygınlaştığı
görülmektedir.
Eğitim seviyesinin düşmesi, işsizliğin
artması, vatandaşların yaşamlarını borçla döndürmeye çalışması, ülkemize gelen
göçmen sayısının hızla artması, fuhuş ve şiddet olaylarında meydana gelen
artışlar madde kullanımını tetiklemektedir.
Madde
kullanımını tetikleyen faktörler halının altına süpürülmemeli ve bu faktörler
minimalize edilmelidir.
Tedavi
gereksinimlerinin karşılanması için ise son yıllarda uyuşturucu madde bağımlılığı tedavi merkezi sayısı ve yatak kapasitesi
önemli oranda artırılmıştır. Ancak tedavinin başarısının sürekliliği için
rehabilitasyon hizmetlerinin uygulanması çok önemlidir. Madde
kullanımı/bağımlılığı bir suç değil tedavi edilebilen ciddi bir halk sağlığı
sorunudur!
Evde sağlık hizmetleri; yaşlı nüfusun artan ihtiyaç ve taleplerinin imkânlar
ölçüsünde karşılanabilmesi için sağlık ve sosyal güvenlik alanında yapısal
tedbirlerin alınma ihtiyacı artmaktadır.
Evde sağlık hizmetleri yaygınlaştırılacağı, başta
kırsalda yaşayanlar olmak üzere yaşlılara sunulan sağlık hizmetlerine erişimin
kolaylaştırılması, yaşlılara yönelik koruyucu ve tedavi edici hizmetlerin
güçlendirileceği,
yoğun bakım, palyatif bakım ve
geriatri hizmetinin evde bakım hizmetleri ile entegrasyonu sağlanacağı,
geriatri ve palyatif bakım
hizmetleri sunan merkezlerin sayısı artırılacağı öngörülmüştür.
Özellikli
sağlık hizmetleri; Acil sağlık,
yoğun bakım, onkoloji, organ nakli hizmetleri gibi özellikli sağlık
hizmetlerinin kapasitesi artırılarak hızı ve kalitesi yükseltileceği,
Özellikli sağlık hizmetleri
merkezileştirileceği ve bu alanlarda hizmet veren hekimlere yönelik yönetim
modeli oluşturulacağı,
Acil servis hasta yoğunluğuna
göre ihtiyaç olan yerlerde alternatif muayene alanları oluşturulacağı,
Kamu ve özel sağlık hizmet
sunucularında yoğun bakım hizmetleri amacına uygun kullanılacak biçimde
etkinleştirileceği öngörülmüştür.
Geleneksel
ve tamamlayıcı tıp uygulamaları; Geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarında
ürün ve hizmet güvenilirliği ile standardizasyonun sağlanmasına yönelik hukuki
düzenlemeler tamamlanacak, kontrol-denetim mekanizması oluşturulacağı,
Geleneksel ve tamamlayıcı tıp
uygulamalarına ilişkin hukuki düzenlemeler tamamlanacağı,
Geleneksel ve tamamlayıcı
tıpta merkez sayısı ve kamu hastanelerindeki ünite sayısı artırılacak, kontrol
ve denetim mekanizmaları oluşturulacağı öngörülmüştür.
2019 yılı S.B bütçe sunumunda uygulama
merkez sayısı;
İlaç ve Tıbbi Cihaz; İlaç ve tıbbi cihaz sektöründe küresel pazardaki rekabet gücümüzü artırmak ve değer zincirinde ülkemizi daha üst konuma taşımak temel amaç olarak belirlenmiş.
İlaç
harcamaları;
İlaç harcamalarının öngörülebilirliği ve sürdürülebilirliği artırılacak, harcamalarda
etkinlik sağlanacağı, İlaç fiyatlarının ve geri ödeme kapsamının
belirlenmesinde kanıta dayalı modeller güçlendirileceği,
İlaç geri ödeme listesi
periyodik olarak gözden geçirileceği öngörülmüştür.
Antibiyotikler, solunum
sistemi ilaçları ve psikiyatride kullanılan ilaçlar başta olmak üzere akılcı ilaç kullanımına yönelik özendirici
ve zorlayıcı mekanizmalar oluşturulacağı,
İlaç ve tıbbi sarf malzeme
kullanım değerlendirme komisyonları kurularak aynı endikasyon için hekimler
tarafından oluşturulan tedavi maliyetleri karşılaştırılarak gereksiz/yetersiz kullanımların önüne
geçilmesi ve akılcı ilaç, akılcı tıbbi sarf malzemesi ve akılcı laboratuvar
uygulamalarının kullanılması sağlanacağı öngörülmüştür.
2019 S.B Bütçe sunumunda kamu
ilaç harcamaları.
Mali sürdürülebilirlik, denetim; Sağlık
sisteminde hizmet sunucusu ve ödeyici rolleri, hizmet kalitesi, mali
sürdürülebilirlik, denetim, performans başta olmak üzere daha etkin bir biçimde
yerine getirilecek şekilde güçlendirilecektir.
SGK’nın sağlık harcamalarına
ilişkin denetim kapasitesinin artırılması sağlanacağı,
Kamu kurum ve kuruluşlarıyla
SGK arasında yapılan global bütçe anlaşmalarının hazırlık ve uygulama
süreçlerinde hizmet, fiyat ve maliyet etkinlik analizlerinin yapılmasını
sağlayacak sistem ve süreçler oluşturulacağı,
Sağlık hizmet sunumunda
kullanılan hizmet sunum fiyat yapısının doğru, gerçekçi ve verimliliği
özendiren bir yapıya kavuşturulmasını sağlamak üzere Teşhis İlişkili Gruplar
yöntemi uygulanarak yeni ve etkin bir fiyatlandırma yapısına geçileceği
öngörülmüştür.
Sağlık harcamalarında etkinliğin sağlanması; Sağlık harcamalarında
etkinliğin sağlanması için arz ve talep yönlü düzenlemeler hayata geçirileceği,
İhtiyaç
dışı tetkik, tahlil ve diğer işlemlerin azaltılması için tıbbi
verilerin sisteme daha iyi entegre olması sağlanacağı,
Ortalamanın
üzerinde yapılan tetkik ve tahlil işlemlerine ilişkin bir izleme
ve bilgilendirme sistemi kurulacağı öngörülmüştür.
Tamamlayıcı
sağlık sigortasını geliştirmeye yönelik grup poliçeleri için işverene avantajlar
sağlanacaktır.
Sağlık
turizmi; Ülkemizde
nüfusun yaşlanmasıyla kronik hastalık yükü ve maliyetler artmakta, hizmet sunum
etkinliğinin artırılması ve teknolojik gelişmelerin fırsata çevrilmesi daha
önemli hale gelmekte, ülkemizin sağlık turizmi pazarındaki potansiyeli ön plana
çıkmaktadır.
Ülkemizin sağlık turizmi alanında tanınırlığı ve
tercih edilirliği artırılacak ve sağlık turizmi hizmet kapasitesi nitelik ve nicelik
olarak geliştirileceği,
Sağlık turizmine yönelik
hukuki düzenlemeler tamamlanacak, akreditasyon ve denetim altyapısı
güçlendirileceği,
Medikal turizmin, termal
turizmin yanı sıra yaşlı ve rehabilitasyon turizmiyle olan entegrasyonu sağlanacağı,
sağlık turizmi alanında ülkemizin tanıtım ve pazarlama faaliyetleri
yürütüleceği öngörülmüştür.
Üniversite
hastanelerinin hastane işletmeciliği ayrıştırılarak, eğitim ve öğretim
hizmetlerinin etkin bir şekilde sunumuna imkân verecek şekilde yönetim, hizmet
sunumu ve finansman yapısı itibarıyla sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulacağı
öngörülmüştür.
SONUÇ YERİNE;
Kalkınma
Planının ekseni, istikrarlı ve güçlü ekonomi, rekabetçi üretim ve verimlilik,
nitelikli insan ve güçlü toplum, yaşanabilir şehirler ve sürdürülebilir çevre
ile hukuk devleti, demokratikleşme ve iyi yönetişim gelişme eksenleri olarak
açıklanmaktadır. Oysa çevreyi tahrip eden, hukuk devleti yerine tek adam
rejimini getiren, demokratikleşme yerine otoriter bir yapı oluşturmaya çalışan
iktidar sahiplerinin yaptıkları mı yoksa Plan’da yazdıkları mı esas
alınacaktır! Önce bu belirlenmelidir.
On Birinci Kalkınma Planında Sağlık ve Sosyal Güvenlik
üzerine uygulanacak politika ve tedbirler
olarak;
1-On Birinci Kalkınma Planı, katılımcı bir
yaklaşımla değil, 2019 yılı Cumhurbaşkanlığı Programı, Aile, Çalışma ve Sosyal
Hizmetler Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı 2019 Bütçe Sunum kitapçığı ve Yeni Ekonomi Programından kopyala, kes ve
yapıştır şeklinde hazırlanmıştır.
2-Sağlık ve Sosyal Güvenlikte temel amaç ‘’mali
açıdan sürdürülebilirlik’’ olarak öngörülmüştür.
3- Devrim/reform
yapıyoruz diyerek iddialı hedeflerle 2008 yılında 5510 sayılı Kanunla yeniden
yapılandırılan sosyal güvenlik sistemi ile ilgili söyledikleri tüm iddialı
beklentiler 10.yılında çökmüştür. AKP iktidarının uluslararası finans
kuruluşlarının (IMF ve Dünya Bankası) talepleri doğrultusunda hazırladığı ve
uyguladığı bu sistem hızla su alarak batmaya doğru gitmektedir.
Sosyal güvenlik sisteminin gelir-gider
dengesi, aktif-pasif oranı, sosyal güvenlik açığının GSYH’ye oranı gibi temel göstergeler
aktüeryal denge ve mali açıdan sürdürebilirliği açısından çok önemlidir.
Aktif-pasif
sigortalı oranın artmaması
aksine azalması ve dosya bazında 2018 yılında
1,73’e düşmesi sosyal güvenlik sisteminin
aktüeryal denge ve mali açıdan sürdürülebilir bir mali yapı oluşturmaya yönelik
finansal hedeflerinin çöktüğünü ve sisteminin mali bakımdan ayakta
durabilmesinin çok zor olduğunu göstermektedir.
Geldiğimiz noktada AKP iktidarı sosyal güvenlik sisteminin mali
açıdan sürdürebilirliğinin sıkıntıda olduğu gerçeğini gizlemeye ve üzerini örtmeye çalışmaktadır.
Ne yazık ki ülkemizin en büyük
bütçeli kurumu SGK, işsizlik, yoksulluk ve istihdamla ilgili en önemli
verileri, kayıtlara dayalı aylık sigortalı, sağlık ve mali istatistikleri 7
aydır yayımlamamaktadır.
Yüksek
enflasyon, yüksek işsizlik ve ekonomik durgunluk sosyal güvenliğin finansal
durumunu negatif yönde etkiler. Artan finansal ve ekonomik krizler istihdamın
korumasızlığını artırır,
formel sektörde kitlesel iş kayıplarına, işsizlikte hızlı artışa ve kayıt dışı
istihdamın daha da genişlemesine neden olur. İş olanakları, gelirleri ve yaşam
düzenlerinde yıkıcı zincirleme etkiler görülen insanların sosyal sigortaya katkı yapmaları
olanaksızlaşır ve prim ödeme eğiliminde azalma olur. Primini ödeyemeyen işveren ve
kişi sayısı artar.
Bu durum;
Sosyal Güvenlik Kurumunun mali dengeleri üzerine olumsuz etki yaratır. Prim ödeyemeyenlerin sayısının
giderek artması ve prim alacaklarının tahsil edilememesi sonucunda SGK’nın
gelir gider dengesi olumsuz etkilenir ve finansman
açığı giderek artar.
4-, Sosyal Güvenlik Sisteminde; Denetim uygulamalarının
etkinleştirilmesi ile prim tahsilatlarının artırılacağı, SGK’ya yapılan bütçe
transferlerinin azaltılacağı, esnek istihdam ve esnek çalışma biçimleri
etkinleştirileceği, Kıdem tazminatının yediden yapılandırılacağı, Tamamlayıcı
emeklilik sistemine getirileceği öngörülmüştür. AKP iktidarı sosyal güvenlik
sisteminin mali açıdan sürdürebilirliği için kıdem tazminatını, iş ve çalışma
güvencesini, vatandaşın cebini adres olarak göstermektedir.
5- SGK gelir- gider dengesini düzeltmeden bütçeden
kuruma yapılan bütçe transferlerinin azaltılması direkt hizmet alanlara yansıyacaktır.
Bütçe transferlerinin içinde açık ve faturalı ödemeler, devlet katkısı,
emeklilere yapılan ek ödeme, prim teşvikleri, ödeme gücü olmayanların GSS
primleri vardır.
Devletin sosyal güvenliğe aktardığı kaynaklar
sosyal devlet olmanın gereğidir. Bütçeden sosyal güvenliğe ayrılan ve “kara
delik” olarak suçlanan bu kaynaklar 82 milyon yurttaşın hastalık, işsizlik,
yaşlılık, iş kazası ve meslek hastalığı, analık, sakatlık, ölüm durumlarında
gelir güvencesine sahip olmaları için harcanmaktadır.
6- Ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan madde kullanımı/bağımlılığı bir suç değil
tedavi edilebilen ciddi bir halk sağlığı sorunudur!
Her geçen
yıl madde kullanım yaygınlığının arttığı, madde kullanmaya başlama yaşının
düştüğü ve gençlerde madde kullanım sıklığının giderek yaygınlaştığı
görülmektedir.
Kalkınma planında öngörülen bağımlılıkla
mücadele alanında yürütülen sağlık hizmetlerine erişim kolaylaştırılması, bu
alandaki faaliyetlerin etkinliğinin, tedavi merkezi sayısı ve yatak kapasitesi artırılması
önemlidir.
Ancak; eğitim
seviyesinin düşmesi, işsizliğin artması, vatandaşların yaşamlarını borçla
döndürmeye çalışması, ülkemize gelen göçmen sayısının hızla artması, fuhuş ve
şiddet olaylarında meydana gelen artışlar madde kullanımını tetiklemektedir.
Madde
kullanımını tetikleyen faktörler halının altına süpürerek ve bu faktörleri minimalize
etmek için çaba gösterilmeden soruna çözüm bulmak oldukça zordur.
7- Evde sağlık hizmetleri AKP il ve ilçe örgütlerinin taleplerini karşılamak için kullanılmamalıdır!
Yaşlılara
sunulan sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, yaşlılara yönelik
koruyucu ve tedavi edici hizmetlerin güçlendirilmesi, yoğun bakım, palyatif
bakım ve geriatri hizmetinin evde bakım hizmetleri ile entegrasyonu sağlanması
artan yaşlı nüfus için önemli bir gelişmedir.
Pratik
yaşamda evde sağlık hizmetleri AKP il ve ilçe örgütleri ile yöneticilerinin
taleplerinin karşılanması için çaba harcamak zorunda bırakılmaktadır.
8- Sağlık turizmi
Medikal turizmin, termal
turizmin yanı sıra yaşlı ve rehabilitasyon turizmiyle olan entegrasyonu
sağlanmaya çalışılması, sağlık turizmi
hizmet kapasitesinin otelcilik hizmeti olarak geliştirilmesi özellikle son
yıllarda Arap turistlerin ilgisini çekmektedir. Finansal sıkıntı yaşayan özel ve kamu
sektörüne sağlık turizmi ile nefes aldırılmaya çalışılmaktadır.
9- Kanıta dayalı bilimsel tıbbi uygulamalar
yerine geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamaları!
Son yıllarda hayatın her alanına müdahale
eden AKP iktidarı, sağlık alanında gericileştirmeyi
bilimsel ve kanıta dayalı tıp uygulamaları yerine geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulamalarını
önceleyerek ve yaygınlaştırarak yapmaktadır. Mayıs 2019 istatistik bilgilerine
göre toplam 67 geleneksel ve tamamlayıcı tıp uygulama merkezi, 21 eğitim
merkezi Sağlık Bakanlığı, devlet üniversite ve vakıf üniversite hastanelerinde
açılmıştır.
Sosyal Güvenlik Kurumu, 5510 sayılı Kanun
hükümleri gereğince '’geleneksel'’, ‘'tamamlayıcı'’, ‘’alternatif
tıp” uygulamalarını kanıta dayalı tıp uygulamaları olarak kabul etmediğinden bedelini ödememektedir.
Bu hizmetlerin bedelinin tamamını hizmet alan kişiler ceplerinden ödemektedir.
Öyle anlaşılıyor ki Sağlık Bakanlığı,
borç batağında olan kamu hastaneleri ile batma noktasına gelen üniversite
hastanelerine yeni kaynak yaratmak için insanların inançları, duyguları ve
acıları istismar edilerek ‘’sülük, hacamat, sinek larvası, arı,
bitkisel ilaç, hipnoz ve çıkıkçı’’ uygulamalarını
SUT eki listesine alınması ve bedellerinin SGK tarafından ödenmesi için gayret
göstermektedir.
Kalkınma planında geleneksel
ve tamamlayıcı tıp uygulamalarına ilişkin hukuki düzenlemeler tamamlanacağı, geleneksel
ve tamamlayıcı tıpta merkez sayısı ve kamu hastanelerindeki ünite sayısı
artırılacağı öngörülmüştür.
Tüm dünyada bilimsel tıbbi uygulamalar kanıta
dayalıdır. Bilimsel olarak kanıtlanmış bu yöntemler eğer tıbbi endikasyon varsa
uygulanır. Yapılan bilimsel çalışmalarla bu kanıtlanmış ise artık alternatif
değil tıbbi uygulama söz konusudur. Tıbbın alternatifi olmaz!
10- İlaç ve tedavi harcamalarına kısıtlama;
İlaç harcamalarında etkinlik sağlanması, İlaç fiyatlarının ve geri ödeme kapsamının
belirlenmesinde yeni modellerin geliştirileceği, ilaç geri ödeme listesinin
gözden geçirileceği, antibiyotikler, solunum sistemi ilaçları ve psikiyatride
kullanılan ilaçlar başta olmak üzere akılcı ilaç kullanımına yönelik özendirici
ve zorlayıcı mekanizmalar oluşturulacağı
ve sağlık hizmet sunumunda kullanılan hizmet sunum fiyat yapısının doğru, gerçekçi
ve verimliliği özendiren bir yapıya kavuşturulmasını sağlamak üzere Teşhis
İlişkili Gruplar yöntemi uygulanarak yeni
ve etkin bir fiyatlandırma yapısına geçileceğinin öngörülmesi önümüzdeki dönem ilaç ve tedavi
harcamalarında kısıtlama getirmesine yol açacaktır.
11-Özellikli
sağlık hizmetleri; Acil sağlık,
yoğun bakım, onkoloji, organ nakli hizmetleri gibi özellikli sağlık
hizmetlerinin kapasitesi artırılarak hızı ve kalitesi yükseltileceği, özellikli
sağlık hizmetleri merkezileştirileceği ve bu alanlarda hizmet veren hekimlere
yönelik yönetim modeli oluşturulacağı öngörülmektedir.
05.07.2018 tarihli SUT değişikliği
ile özellikli cerrahi
işlemlerin SUT fiyatları artırılmış, en sık yapılan ( frekansı fazla olan)
işlemlerin SUT fiyatları ise azaltılmış idi.
SUT değişikliği incelendiğinde ve
sağlık otoritesi tarafından yapılan açıklamalara bakıldığında kamu sağlık kurum
ve kuruluşlarınca sunulan sağlık hizmetinde önceliğin “performans uygulamaları”
ile SUT ücretleri yüksek olan özellikli cerrahi işlemlere verileceği
görülmektedir.
Sağlık hizmet sunumunda performans
puanı ve SUT ücretleri üzerinden özellikli - özelliksiz sağlık hizmeti ayrımını
daha çok duyacağız. Sunulan sağlık hizmetinde önceliğin performans puanı ve SUT ücretleri yüksek olan özellikli işlemlere verilecektir.
12- Kamu
ve üniversite hastanelerinden sonra aile hekimleri de döner sermaye ile
döndürülmeye çalışılacak!
Kalkınma
planında, Aile hekimliği performans sistemi, ‘’ikinci ve üçüncü basamaklardaki performans sistemiyle entegre’’
bir biçimde, teşhis ve tedavinin isabetliliği ve hizmet miktarıyla orantılı
olarak yeniden tasarlanacağı öngörülmektedir.
Performans uygulaması, Sağlık Bakanlığı hastaneleri ile kamu
üniversite hastanelerinde hekimlerin daha çok tıbbi işlem yaparak elde
ettikleri puan karşılığında döner sermayeden yapılacak ek ödemeye bağlı
gelirlerini arttırmaları esasına dayanmaktadır. Performans sistemi ile puan
arttırıcı olan ancak gerekli olmayabilecek işlemlere yönelmeyi teşvik eden,
nitelikten ziyade niceliği önceleyen bir sağlık hizmeti sunumu öne
çıkmaktadır.
Kamu sağlık işletmeleri,
gelirlerini artırmak, giderlerini azaltmak için daha çok hasta muayene etmeyi,
daha fazla ameliyat ve girişimsel işlem yapmayı adeta zorunluluk haline
getirmişlerdir. Hekimler, tanı / tedavi sürecinde bilimsel uygulamalarını
hekimlik mesleki ilkelerine göre değil, ‘performans’ ilkelerine göre yapmaya
yönlendirilmektedir.
13- Üniversite
hastanelerinin hastane işletmeciliği
Kalkınma planında, Üniversite
hastanelerinin hastane işletmeciliği
ayrıştırılarak, eğitim ve öğretim hizmetlerinin etkin bir şekilde sunumuna
imkân verecek şekilde yönetim, hizmet sunumu ve finansman yapısı itibarıyla
sürdürülebilir bir yapıya kavuşturulacağı öngörülmüştür. Üniversite hastaneleri eğitim ve öğretim görevlerinden giderek
uzaklaştırılarak hastane işletmeciliğine yoğunlaşacaktır.
Kamu üniversite hastaneleri varlık amacından
uzaklaştırılmaktadır.
Üniversite hastanelerinin
öncelikli varlık nedeni bilim üretmek, öğrencilerini geleceğe en iyi şekilde
hazırlamak, nitelikli sağlık hizmeti ve eğitim vermektir. Bu hastaneler,
çoğunlukla zor ve karmaşık vakalara tedavi hizmetinin sunulduğu,
çoğu hasta için son başvuru noktası olan kurumlardır.
Ancak
uygulanan sağlık politikaları sonucu kamu üniversite hastaneleri, nitelikli
sağlık hizmeti ve eğitim görevlerinden giderek uzaklaştırılarak işletme
esaslarına göre çalışan hizmet hastanelerine dönüştürülmekte ve özel
hastanelerle rekabete zorlanmaktadırlar.
Bugün için
nitelikli ve komplike sağlık hizmetlerinin büyük kısmını veren üniversite
hastaneleri hizmet sundukça ‘’zarar eden’’ ve borçlanan kurumlar haline
getirilmiş, basit ve kısa süren işlemlere ağırlık vermeye yönelmek zorunda
bırakılmıştır.
Bu
durum sadece sağlık hizmetinin kalitesini ve gelişimini değil; bilimsel
araştırmaları, tıp ve uzmanlık eğitimini de olumsuz etkilemektedir.
14- Devletin gözetimi ve yönlendiriciliği altında
sağlıkta suiistimaller
Kalkınma
planının sağlık bölümünde geçen ‘’Tedavi maliyetleri karşılaştırılarak gereksiz/yetersiz kullanımların önüne
geçilmesi’’, ‘’İhtiyaç dışı tetkik, tahlil ve diğer işlemlerin azaltılması’’ , ‘’kamu ve özel sağlık hizmet
sunucularında yoğun bakım hizmetleri amacına uygun kullanılacak’’ tespitleri
özellikle son günlerde iktidar milletvekillerinin de gündeme getirdiği şehir
hastanelerindeki uygulamalarla örtüşmektedir.
15- Tamamlayıcı sağlık sigortası
Kalkınma planında
tamamlayıcı sağlık sigortasını geliştirmeye yönelik grup poliçeleri için işverene
avantajlar sağlanacağı öngörülmektedir.
AKP Hükümetinin uyguladığı politikalara bağlı olarak artık sağlıkta
hizmet bedellerinin ödenmesinde kritik bir evreye girilmiştir. Hükümet,
sağlığın finansmanının sürdürülebilmesi ve sağlıkta tekelleşen sermayenin
karlılığının azalmaması için, Genel Sağlık Sigortasına ek olarak tamamlayıcı
sağlık sigorta uygulamasını başlatıyor.
Tamamlayıcı sigorta ek
finansman yöntemi olarak devrede.
Vatandaşın cebinden sistematik olarak piyasaya
para aktarmanın ve yeni kaynak yaratmanın yollarından biri de tamamlayıcı
sigorta olarak tanımladıkları özel sağlık sigortacılığıdır. Genel Sağlık
Sigortasının kapsamadığı hizmetleri ve ilave ücretleri karşılama iddiasında
olan bu finansman modeli ile sağlık piyasasına sistematik olarak para pompalanması
ve bu şekilde özel sağlık işletmelerinin karları ve Kamu-Özel Ortaklığı ile
kurulacak entegre tesislerin kira bedellerinin garanti altına alınması hedeflenmektedir.
Kar amaçlı olan, ödeme gücü olan bireylere dayanan ve yüksek
risk gruplarını dışlama eğiliminde olan özel sağlık sigortacılığı modelinde
ödeme gücü olmayan vatandaşlar düşük standartta sağlık hizmeti, daraltılmış
sağlık paketi ile baş başa kalacaktır.
17-Sağlık Sisteminde; AKP iktidarı 11.kalkınma planında mali
açıdan sürdürülebilir bir sağlık hizmet sunumu için ilaç, tıbbi malzeme ve
tedavi uygulamalarında kısıtlamalar getirerek sağlık sistemini performans
sistemi ile döndürmeye çalışmakta ve vatandaşın cebini adres olarak
göstermektedir.
On Birinci Kalkınma Planının temel yol haritası “halkımızın refahını artırmayı’’ değil “vatandaşın cebini delmeyi’’ hedef olarak göstermektedir.
Dr. Ergün DEMİR
Dr. Güray KILIÇ
Yorumlar
Yorum Gönder