Ana içeriğe atla

Her seçim döneminde siyasi polemik konusu: Sosyal Güvenlik Kurumu!

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı  Bütçe, Kesin Hesap, Sayıştay Raporu 11.11.2022  Cuma günü TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülecek. Görüşmeler için-1 

Sosyal Güvenlik Kurumunu gerçekten kim batırdı?

Sosyal güvenlik, Birleşmiş Milletler tarafından 1948 yılında temel insan hakkı olarak ilan edilmiştir. Asgari çerçevesi de ILO sözleşmesi ile çizilmiş ve Avrupa Sosyal Şartı ile standartları belirlenmiştir.

1952 yılında 35. Uluslararası Çalışma Konferansı’nda kabul edilen Sosyal Güvenliğin Asgari Normlarına İlişkin 102 Sayılı Sözleşme ile hastalık, işsizlik, yaşlılık, iş kazası ve meslek hastalığı, analık, sakatlık, ölüm, aile ödenekleri sosyal güvenlik sistemlerinin kapsamına alacağı riskler olarak belirlenmiştir. Dünyadaki bütün sosyal güvenlik sistemleri 102 sayılı sözleşmeyi model kabul etmiştir. Türkiye de bu sözleşmeyi 29 Temmuz 1971’de 1451 Sayılı Kanun’la kabul etmiştir.

Anayasanın 60’ıncı maddesinde Sosyal Güvenlik Hakkı; “Herkes, sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet, bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar” hükmü yer almaktadır. 

Her seçim döneminde AKP Genel Başkanı, Sosyal Güvenlik Kurumunu (SGK) “kim batırdı, zarar ettirdi, açık verdirdi vb.’’ söylemlerle siyasi propagandaya malzeme yapmakta, yaşanan sorunları ve kendi sorumluluklarını gizlemek için de siyasi popülizm yapmaktadır.

Oysa sosyal güvenlik; yoksulluk, işsizlik, gelecekle ilgili ekonomik belirsizlik, yaşlılık ve hastalık gibi sosyal tehlikelerin ortaya çıkaracağı olumsuzlukları hafifletmeyi ya da yok etmeyi sağlayan önlemleri içeren ciddi bir konudur.

 AKP’nin topluma/kamuoyuna sunduğu gerekçeleri hatırlatalım!

2006 yılında 5510 sayılı Kanun’la hayata geçirilen yeni sosyal güvenlik sistemi için AKP Hükümetince “sosyal güvenliğe ayrılmakta olan kaynakların yük oluşturduğu ve makroekonomik dengeleri bozduğu” gerekçesi ileri sürülmüştü.

Dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından hazırlanan ve “Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform Önerisi” başlığıyla Temmuz 2004’te kamuoyuna sunulan ve Nisan 2005’te revize edilen nam-ı diğer Beyaz Kitap’a göre sosyal güvenlik reformu, bütçeden karşılanan “sosyal güvenlik açıklarını” kapatma gerekçesine dayanmaktadır.

Kitapta yer alan şu ifade değişikliğin asıl hedefini açıkça ortaya koymaktadır: “Devlet bütçesinden karşılanan bu açıklar; ülkemizin borçlarını ve faiz oranlarını artırmakta, hayat pahalılığına, yatırımlarda daralma ve işsizliğe yol açmaktadır. Bunun sonucunda işsizlik oranı artmakta ve gelir dağılımı giderek bozulmaktadır. Sosyal güvenlik sistemimizin mevcut yapısı, ülke ekonomisinin geleceğini ve toplumsal barışı tehdit etmektedir”. (Beyaz Kitap, Temmuz 2004, önsöz)

Sosyal güvenliğe devletin ayırdığı kaynaklar makroekonomik istikrarsızlığının (enflasyon, işsizlik ve gelir eşitsizliği) temel nedeni olarak görülmektedir. Bu nedenle de reformun temel amacı da aktarılan bu kaynakların yarattığı açıkların kapatılması olmaktadır. Yeni Stand-by düzenlemesi ile ilgili olarak 26 Nisan 2005 tarihinde IMF’ye sunulan Niyet mektubunda sosyal güvenlik sistemine o dönem %4,5 olan bütçe desteğinin %1’e düşürülmesinin temel hedef olduğu belirtildi ve sosyal güvenlik reformunun Meclis’ten geçirileceği taahhüt edildi.

2006 yılında TBMM’de kabul edilen ve 2008 yılında yeniden yapılandırılarak yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun üzerinden 14 yıl geçti ve 20 yıldır AKP iktidarda.

Kamuoyunda bilgi kirliliği yaratarak gerçekleri tersyüz edenlere ve çarpıtanlara soruyoruz:

-           ‘Açık ve karadelik’ neden hala kapatılamadı?

-            Sosyal güvenlik sistemi “aktüeryal dengesi sağlanmış, mali açıdan sürdürülebilir bir sistem” haline geldi mi?

-           Aktif/ pasif sigortalı oranında düzelme oldu mu?  Makroekonomik dengeler düzeldi mi?

-           Hayat pahalılığı ve işsizlik azaldı mı?  Gelir dağılımındaki eşitsizlik düzeldi mi?

-           Borç ve faiz oranları düştü mü?

 İddia neydi; Aktif/Pasif sigortalı dengesini düzelteceğiz!

Gerçek: Ülkemizde 2009 yılında 1,78 olan aktif/pasif sigortalı oranı, 2022 Ağustos sigortalı istatistiklerine göre 1,94’tür. Avrupa Birliği ülkelerinde 4, OECD üyesi ülkelerde ise 6 olan bu oranın ülkemizde çok düşük olduğunu ortadadır.

Kademeli emeklilik yaşı uygulamasının üzerinden 20 yıl geçtikten sonra bile aktif/pasif sigortalı oranının hala 1,93 olması kamuoyunda bilgi kirliliği yaratan “erken emeklilik, sistemi bu hale getirdi” söyleminin bir şehir efsanesi olduğunu ve gerçeği yansıtmadığını da gözler önüne sermektedir.

Bu durumu düzeltmek yani prim ödeyen aktif sigortalı sayısını artırmak için işgücüne katılma, istihdam ve kayıtlı istihdam oranını artırmaya yönelik çabaları görüyor olmak gerekmektedir. Ayrıca pasif sigortalı sayısının artış hızının azaltılması için de insanların daha uzun süre çalışma hayatında kalmasına yönelik tedbirleri de almak gerekir. Aksi halde, bugün olduğu gibi istatistiklere yansıyan şekliyle kapsam bakımından çok parlak görünen sayısal ve oransal göstergeler karşımıza alt yapısı sağlam olmayan sanal bir iyilik hali ortaya çıkar.

İddia neydi; Sosyal güvenlik “reformu” ile ‘açıkları, kara delikleri’ kapatacağız!

Sosyal Güvenlik Kurumunu şirket gibi görenler gelir -gider dengesini ‘açık’ olarak değerlendirmektedirler. 

Gerçek: Sosyal Güvenlik Kurumunun gelirleri giderlerini halen karşılayamamakta ve sistem ‘açık’ vermeye devam etmektedir. SGK mali istatistiklerine göre AKP Hükümetleri döneminde (2003-2022) SGK’nın gelir- gideri arasındaki dengesizlik kronik hale gelmiş ve toplam 481 Milyar TL ‘açık’ oluşmuştur.

SGK ‘açıkları’ gündemdeki yerini tüm yakıcılığıyla korurken, bu ‘açığın’ sağlık sigortası fonundan değil de sosyal sigorta fonlarından kaynaklandığının da altını çizmek gerekmektedir.  

AKP iktidarı, sosyal güvenlik sisteminin mali açıdan sürdürebilirliğinin sıkıntıda olduğu gerçeğini gizlemek ve üzerini örtmek için reklamlarla halka pembe tablo pazarlamaya çalışmaktadır. Oysa rakamların gösterdiği gerçek durum bunun tam tersidir.

İddia neydi; “Kuruma yapılan bütçe transferleri, ülkemizin borçlarını ve faiz oranlarını artırmakta, hayat pahalılığına, yatırımlarda daralma ve işsizliğe yol açmaktadır. Kuruma yapılan bütçe transfer oranını düşüreceğiz”

Gerçek: Sosyal Güvenlik Kurumuna bütçeden yapılan transfer 2008 yılında 35 Milyar TL iken, 2021 yılında 252 Milyar TL, 2022 Ağustos mali istatistiklerde 266 Milyar TL’ye ulaşmıştır. Bütçeden yapılan toplam transfer tutarının GSYH’ye oranı ise 2008 yılında %3,49 iken 2021 yılında %3.50’dir.

Kamuoyunda bütçe transferinin sadece açık finansmanında kullanıldığı algısı yaratılmaktadır. Oysa Sosyal Güvenlik Kurumuna yapılan bütçe transferleri ek ödeme, faturalı ödemeler, devlet katkısı, ödeme gücü olmayanların GSS primi, teşvikler kapsamında Kuruma aktarılan tutar ve açık finansmanının toplamından oluşmaktadır.

AKP iktidarı, sosyal güvenlik sisteminde değişiklik gerçekleştirirken o dönem ileri sürdüğü en önemli gerekçe sosyal güvenlik sistemine yapılan bütçe transferinin azaltılacağına ilişkin iddiasıydı. 14 yıl geçti yasal düzenlemelerin yapılması üzerinden. O dönem kamuoyunda “bilgi kirliliği” yaratan, gerçekleri tersyüz eden ve çarpıtanların yüzleri SGK aylık mali istatistiklerini görünce muhtemelen kızarmaktadır.

Kurumun ve  Cumhurbaşkanlığı resmi verileri ışığında, AKP genel başkanına kendi söylemi ile soruyoruz;  SGK’YI KİM BATIRDI?

25 Ekim 2022 Tarihinde Resmi Gazete ’de yayımlanan “2023 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’na göre;

SGK Aylık istatistik bülteni Ağustos 2022 Yılı Mali İstatistiklerine göre Sosyal Güvenlik Kurumu gelir- gider dengesi yani AKP’nin deyimiyle ‘açık’ 35.809 milyar TL iken Cumhurbaşkanlığı yıllık programına göre 2022 yıl sonu için 88.262 milyar TL açık gerçekleşme tahmini yapıldığı 2023 yılı programı için ise 59.192 milyar TL öngörülmektedir.

SGK'nın resmi verilerinden de görülmektedir ki; AKP Hükümetleri döneminde (2003-2022) SGK’nın gelir- gideri arasındaki dengesizlik kronik hale gelmiş ve parmak hesabı ile toplam 481 milyar TL ‘açık’ oluşmuş ve tarihi rekorunu kırmıştır.

Kılıçdaroğlu’nun genel müdürlük yaptığı 92-99 yılları arasında ise SSK’nın toplam açığı 2 milyar TL idi. Kurumun mali bütçesindeki bu açığa esas olarak genel müdürler değil, hükümetlerin belirlediği politikalar ve uygulamalar yol açar ve sorumluluk ta siyasi iktidara aittir.

‘Açıkları, kara delikleri’ kapatacak bir genel müdür mü bulamadınız?

Herhangi bir devletin hangi ölçüde sosyal olduğu belirlenirken, o devletin gayrisafi yurtiçi hâsılanın [GYH] ne kadarlık bölümünü sosyal programlar için kullandığı dikkate alınmaktadır. Hiçbir sosyal devlet bütçeden sosyal güvenliğe aktarılan kaynakları ‘açık’ ve ‘kara delik’ olarak nitelendiremez.

Kurumun mali bütçesindeki bu ’açıktan’ genel müdürler değil, uygulanan politikalar ve bu politikaları hayata geçirmeye çalışan hükümetler sorumludurlar.

20 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının bilgisini becerisini ortaya koyup, açıkları kapatacak, bu sıkıntıları çözecek yönetici bulamadığı görülmektedir.

Sistemi bu hale getiren AKP iktidarıdır. AKP Genel Başkanı Erdoğan, kendi sorumluluklarını gizlemek için, SGK'yı siyasi polemik malzemesi yapmakta ve her sıkıştığında SSK’yı Kılıçdaroğlu batırdı diyerek hızla su alarak batmaya doğru gitmekte olan Sosyal Güvenlik Kurumunun üzerini demagoji ile örtmeye çalışmaktadır.

Seçim döneminin yaklaştığı bu günlerde AKP Genel Başkanına toplantılarda veya mitinglerde bundan sonra SSK/ SGK’yı siyasi polemik konusu yapmamasını öneririz.

CHP Genel Başkanının görev yaptığı yıllarda SSK 2 milyar TL ‘açık’ vermişti. AKP iktidarları döneminde ise bu ‘açık’ 481 milyar TL olmuştur.  Ekonomiden anladığını iddia eden Erdoğan’a soruyoruz: 2 mi büyük 481 mi?

 

                        Dr. Ergün DEMİR                                                       Dr. Güray KILIÇ

 

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

EMEKLİLERE MAAŞ ve İKRAMİYE ARTIŞI İÇİN SGK BÜTÇESİNDE YETERLİ KAYNAK VARMIŞ!

  Artık yeter! 15 Milyon 207 Bin 787 emekli ve hak sahibini oyalamaktan vazgeçin. Milyonlarca emekli ve hak sahibi asgari ücretin çok altında aylık ve gelir ile yaşamını sürdürmek zorunda; öte yandan düşük gelir nedeniyle emeklilerin neredeyse yarısı ya çalışmakta ya da iş aramakta. Aylardır emekli maaş ve ikramiyesine artış yapmamak için Sosyal Güvenlik Kurumu bütçesinin yetersizliği ve mali disiplininin korunmasını öne sürülmekte; Kasım-Aralık ayı olmadı, yeni yıl başında artış yapacağız diyerek milyonlarca emekli oyalanmaya çalışılmaktadır. Oysa SGK 2022 Yılı Sayıştay Denetim Raporuna göre emekli aylıklarını ve sağlık giderlerini karşılayan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun gelirleri giderlerini karşılamakta hatta fazla vermektedir. SGK neyi gizlemeye çalışıyor?  Sosyal Güvenlik Kurumu’nun, 2022 Yılı Sayıştay Düzenlilik Denetim Raporu nda 2022 yılı bütçesi ve gelir – gider tablosu  sonuçlarına göre, 2022 yılı bütçe gideri toplamı 1.032.718.600.200,39 TL’dir. Net bütçe geliri ise

Binlerce aile huzursuz ve tedirgin!

  Bakıma ihtiyacı olan ağır engellilerin evde bakım yardımının durdurulması ve sonlandırılması mı söz konusu? 569 bin ağır engelliye ailenin gelirine göre yapılan evde bakım yardımının, çalışan maaşlarına yapılan son zamlar ile gelirin görece artmış olması ve evde bakım yardımı yönetmeliğinde yapılan değişik ile durdurulacağı korkusu aileleri huzursuz hale getirdi. Evde Bakım Yardımı 2828 sayılı Sosyal Hizmetler Kanunun ek 7'nci maddesi uyarınca Engelli Sağlık Kurulu Raporunda tam bağımlı/ağır engelli ibaresi olan ve hanede kişi başına düşen geliri net asgari ücretin 2/3’ünün altında bulunan engelli bireylerin evde bakımlarının sağlanması için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığınca Evde Bakım Yardımı yapılmaktadır. Faydalanıcı sayısı ve nakdi yardım tutarı Evde bakım yardımı uygulaması 2006 yılında başlatılmış olup, 2023 yılı Ocak-Temmuz dönemi için tam bağımlı durumdaki engellisine evde bakmak isteyen ailelere aylık 4.336 TL nakdi yardım yapılmaktadır. 2023 yılı Nisan

İlaç tedarikinde kriz kapıda!

  Multipl Skleroz hastaları, Sosyal Güvenlik Kurumu ile ilaç firmaları arasındaki gerilim nedeniyle mağdur edilmemeli, duyguları sömürülmemelidir. Roche firması kamuoyuna yaptığı bir açıklama ile ruhsat sahibi oldukları ve 2018 yılından beri Türkiye’de bir grup Multipl Skleroz (MS) hastasında kullanılan Ocrevus isimli ilacının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafında ‘pasiflendiğini’ ve bu durumun MS hastalarının tedavisinde aksamaya yol açacağını bildirerek SGK’yı bu girişiminden vaz geçirmek üzere kamuoyunu tepki vermeye davet etmiştir. SGK ise MS hastalarının ilaca erişim konusundaki kaygılarını giderecek bir açıklamayı henüz yapmamıştır. Türkiye’nin en kritik seçimlerinde bile maalesef gündem olamayan sağlık ve tıbbi hizmetler ancak vatandaşın canı yandığı zaman tartışılabilmektedir. Sağlık alanında sorunlar seçim döneminde de tüm ağırlığıyla süregeldi. Ancak vatandaşların bazı ilaçlara erişememesi, birçok kamu hastanesinde tıbbi malzeme eksikliği nedeniyle ameliyatların yapılama