Yoksul vatandaşların
gözlerini kaybetmesinden kim(ler) sorumlu?
21 Ocak 2020
günü bazı basın yayın kuruluşlarının internet sitelerine ‘’Kırıkkale
Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Hastalıkları Polikliniğinde 36
vatandaşımızın Bevacizumab etken maddeli ilaç ile enjekte tedavi yapıldığı,
yapılan tedavi sonucu vatandaşlarımızın görme duyularını kaybettiği iddiası’’
haber olarak yer almıştır.
Haberin detayında ise Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Göz Hastalıkları polikliniğinde
bir süredir tedavi gören bazı hastalara 17 Ocak Cuma günü saat 09.30’da daha
önce de yapılan göz iğnesinin tekrar vurulduğu ve evlerine gönderildiği, hastaların
görme kaybı yaşamaları sonucu yeniden hastaneye geldikleri, yetkililerin bu
durumun normal olduğu söyledikleri ve hastaları evlerine geri gönderdikleri ifade
edilmiştir. Yapılan tedaviden sonuç alınamayınca da 19 Ocak Pazar günü hastalar
hastane yetkilileri tarafından hastaneye çağrılmış ve Ankara’nın çeşitli hastanelerine
sevk edilmişlerdir.
Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi
Göz Hastalıkları Anabilim Dalı'ndan yapılan açıklamada ise endikasyonu Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yayımlanan Sağlık
Uygulama Tebliğinde (SUT) net olarak
tanımlanan ve belirtilen ilaç endikasyonları ışığında ilacın göz hastalıkları
hekimlerince uygulandığı belirtilmiştir. Basın ise “ucuz ilaç” başlığını öne
çıkarmıştır.
Bu ilaç nedir, ne için
kullanılıyor, hangi formları var?
Söz konusu ilaç gözün içine yapılan bir iğne. En sık Sarı Nokta
hastalığı olarak bilinen yaşa bağlı maküla dejeneresansı ve şeker hastalığına
bağlı diabetik maküla ödemi için
yapılıyor. Ayda bir kez yapılan üç yükleme dozu sonrası hastanın durumuna göre
bir aydan erken olmamak üzere tekrarlayan enjeksiyonlarla tedaviye devam
ediliyor. Yaşa bağlı maküla hastalıklarında, ilk yılda üç yükleme dozu
uygulaması ile birlikte birinci yıl içinde toplamda bir gözüne 7-8 doza kadar iğne
yapılmaktadır.
Halen Türkiye'de bu ilacın, pek çok bilimsel yayında benzer
etkinlikte olduğu görülen üç formu var.
Bevacizumab etken madde içeren form: Aslında kanser tedavisi için üretilen bu form,
16 ml'lik flakon, etiket fiyatı 3706 TL. Bir hastaya 0,05 ml uygulanıyor.
Yaklaşık 25 hastaya enjeksiyon yapılabiliyor. Bir uygulamanın fiyatı ortalama
148 TL.’ya geliyor.
Ranibizumab etken madde içeren form: Tek enjeksiyonluk form.
Etiket fiyatı: 2338 TL.
Aflibercept etken madde içeren form: Tek enjeksiyonluk form.
Etiket fiyatı: 2526 TL.
Görüleceği
gibi uygulamalar arasında 15-20 kata varan fiyat farkları mevcuttur. Bu farkın
sadece tek dozluk ambalaj üretiminden kaynaklanamayacağı ortadadır. İlgililerce
bu durum hakkında şeffaflıkla kamuoyuna bilgi verilmelidir.
İlaç üzerinden yapılan
tartışma konuları nelerdir?
- Bevacizumab, Türkiye’de kolon kanserlerinde
adjuvan olarak kullanılmak üzere ruhsatlanmıştır. Göz için üretilmemiştir ve
göz içi kullanım için ruhsatsızdır.
Diğer bir sorun da ilaçların
bölünebilirliği sorunudur. Türkiye’deki Bevacizumab etken maddeli flakonlarda 1
ml başına 25 mgr ilaç dozu vardır. İlacın bölünmesi ve hazırlanması
işlemlerinde çıkacak komplikasyon ve yan etkilerin özellikle de enfeksiyonun
sorumluluğu hekime yüklenmektedir. Oysa
ilacı tek dozluk biçime dönüştürmek uygulayan hekimin yapması gereken bir işlem
değildir. Böyle bir tedavi yapılacak ise intravitreal anti VEGF uygulamasında,
hasta sağlığı açısından ilacın intravitreal doz olarak Sağlık Bakanlığı tarafından
hazırlanarak hekimlerin kullanımına sunulması gerekir.
- SUT değişikliği; 28 Aralık 2018 tarihinde yayımlanan SUT’ta yapılan değişiklik ile anti-VEGF intravitreal
tedavilerin 3. basamak tedavi kurumlarında geri ödemesini, ilk 3 kullanım ve
yükleme tedavisinin Bevacizumab ile
yapılması şartına bağladı ve cevap alınamadığı
durumda ancak diğer ilaçların geri ödemesini yapacağını duyurdu. . Bevacizumab’ın ameliyathane koşullarında
hazırlanması da ayrıca şart koşuldu.
8 Şubat 2019 tarihinde ise Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz
Kurumu (TİTCK) Endikasyon dışı ilaç kullanım kılavuzunda değişiklik yapıldı.
- Hastaların ilaç
ücretlerini kendi imkanları ile karşılamaları, Anti-VEGF tedavisine yeni
başlanacak ve yükleme dozu alınacak hastalarda ödeme bevacizumab için yapılacağından,
ruhsatlı ürün kullanılmak istendiğinde hastaların bunu kendi imkanları ile
karşılayacakları gücü yetmeyen hastalar için de bevacizumab kullanılması.
Açık ki ilaçlar arasındaki fiyat uçurumundan
kaynaklanan bir düzenleme ile karşı karşıyayız. Kırıkkale'de sayısı tam
açıklanmayan, 36 kişiye ulaştığı iddia edilen enjeksiyona bağlı enfeksiyonların
birinci sırada yazılan Bevacizumab ilaç ile ilişkili olduğu anlaşılıyor. Bu
durum ilaçlar ve fiyatları üzerinde yürüyen tartışmaları, SUT uygulamalarını
yeniden gündeme getirmektedir.
Sağlık Bakanlığı ve SGK,
hekimlerin intravitreal anti VEGF uygulamaları ile ilgili görüşlerini neden dikkate
almadı?
Oftalmoloji camiasının her kademesinde hizmet etmiş göz
doktorları Sağlık Bakanlığı Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumuna, Sosyal
Güvenlik Kurumu Başkanlığına, gönderdikleri intravitreal anti VEGF uygulamaları
ile ilgili görüş yazılarında; ’’ gerek
halk sağlığı ve gerekse hekimin yasal yükümlülükleri açısından, tahmin
edemeyeceğimiz ölçeklerde mağduriyet ve sorunla karşılaşabileceği’’ uyarıları
dikkate alınmadı. Bazı illerde tek tek, Kırıkkale'de ise 24 kişide endoftalmi komplikasyonları gelişmiştir.
Peki,
vatandaşların görme kaybı yaşamasından kimler sorumludur?
Uluslararası
ilaç tekelleri, SGK ve SUT, Sağlık Bakanlığı ve performansa dayalı ödeme
sistemi, ilaç kullanımın kışkırtılması, sağlık ortamının piyasalaştırılması;
Kırıkkale'de sayısı tam açıklanmayan, yaşlı, emekli ve yoksul 24 kişiye
ulaştığı iddia edilen enjeksiyona bağlı enfeksiyon sonucu görme duyularını
kaybetmesinden sorumludurlar.
Vatandaşlara sunulan
finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin kapsamını, teşhis ve tedavi
yöntemlerini hangi kurum belirlemektedir?
Vakıf ve kamu
üniversite hastaneleri, Sağlık Bakanlığına bağlı kurum ve kuruluşlar ile özel sağlık
kuruluşlarınca üretilen
sağlık hizmetlerinin tek kamu ‘alıcısı’ Sosyal Güvenlik Kurumudur. Kurum,
finansmanı sağlanacak olan sağlık
hizmetlerinin kapsamını, bedellerini ve hangi usul ve esaslarla ödeme
yapacağını yayımladığı Sağlık Uygulama Tebliği aracılığı ile belirlemektedir.
5510
sayılı Kanun’un 63.maddesi ‘f ‘bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin
türleri, miktarları ve kullanım süreleri, ödeme usul ve esasları, Sağlık Bakanlığı’nın görüşü alınarak
SGK Fiyatlandırma Komisyonu tarafından belirlenmektedir. Bu Komisyon;
1- Aile, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı,
2- Hazine ve Maliye Bakanlığı,
3- Sağlık Bakanlığı,
4- Kalkınma Bakanlığı,
5- Hazine Müsteşarlığı,
6- Üniversite Sağlık Hizmet sunucuları,
7- Özel Sağlık Hizmet sunucuları örgütü temsilcilerinden 1’er ve
8- Sosyal Güvenlik Kurumundan 2 olmak üzere toplam 9 üyeden
oluşmaktadır.
Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık
Uygulama Tebliği ile sağlık hizmet sunumuna müdahale etmektedir.
SUT; Finansmanı
sağlanacak sağlık hizmetlerinin bedellerini ve kapsamını, teşhis ve tedavi yöntemlerini,
sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini
belirlemektedir. Bu şekilde sağlık işletmelerinde aslında nasıl hekimlik (!)
yapılacağına ve sağlık hizmetinin nasıl sunulacağına ilişkin
yönlendirmeleri de yapmaktadırlar.
Performans sistemi,
ciro baskısı, iş yükü, çalışma koşulları
Türkiye
sağlık ortamını belirleyen en temel konular arasında performansa dayalı ödeme
sistemi, özel sektörde ciro baskısı, bununla birlikte artan hasta sayıları,
hastaya yeterli zaman ayrılamaması konuları gelmektedir. Pek çok cerrahi uygulama gibi göz içi enjeksiyon sayılarının da çok
arttığı bilinmektedir. Kimi kliniklerde günde 80-100 hastaya bu girişimin
yapıldığı bilinmektedir. Bu kadar fazla girişimsel işlemin cerrahi ekibin
dikkatinin dağılmasından sterilizasyon konularına kadar pek çok yönden komplikasyonları
artırabileceği iyi bilinmektedir.
Sağlık Bakanlığı ve SGK yıllara göre
göz içi enjeksiyon sayılarını açıklamalıdır. Çok sayıda girişime rağmen Sağlık Bakanlığı ve SGK
yıllara göre katarakt cerrahisi sayılarını vermemektedir. Bu sayıların yıllara göre ortaya konması sık
sık dile getirilen endikasyon dışı uygulamalar şüphesini gidermede yararlı
olacağı açıktır.
Performans uygulamaları sağlık hizmetinin
niteliğinde azalmaya yolaçmaktadır.
Performans uygulaması, Sağlık
Bakanlığı hastaneleri ile kamu üniversite hastanelerinde hekimlerin daha çok
tıbbi işlem yaparak elde ettikleri puan karşılığında döner sermayeden yapılacak
ek ödemeye bağlı gelirlerini arttırmaları esasına dayanmaktadır. Performans
sistemi ile puan arttırıcı olan ancak gerekli olmayabilecek işlemlere yönelmeyi
teşvik eden, nitelikten ziyade niceliği önceleyen bir sağlık hizmeti sunumu öne
çıkmaktadır.
Hekimler, tanı / tedavi sürecinde bilimsel uygulamalarını
hekimlik mesleki ilkelerine göre değil, ‘performans’ ilkelerine göre yapmaya
yönlendirilmektedir.
Çözüm
Sağlık hizmeti, niteliği gereği kâr
veya ‘verimlilik’ beklentisi ile kurgulanamaz. Sağlık hizmetlerinin etkin
sunumu, toplumsal gelişmenin en temel öğelerinden birisini oluşturur.
Çözüm; yurttaşların sağlık hakkını gözeten
biçimde ulusal bir ilaç politikasından geçmektedir.
Çözüm; piyasacı sağlık anlayışından
vazgeçip hasta yararını gözeten sağlık politikalarına yönelmekten geçmektedir.
Çözüm; hekimlere SUT düzenlemeleri ile
tedavi uygulamaları dayatmak yerine, bilimsel, hekim bağımsızlığına dayanan
sağlık ortamından geçmektedir.
Hekimler; görevlerini performans,
ciro ve SUT baskısı altında kalmadan ve gelecek kaygısı duymadan yapmak
istemektedirler.
Çözüm;
halkın yararına sağlık sisteminden geçmektedir. Hekimler ve sağlık çalışanları
buna hazır, ya siz?
Dr. Ergün DEMİR
Dr. Güray KILIÇ
Yorumlar
Yorum Gönder